VERTİGO

VERTİGO
VERTİGO NEDİR?

Vertigo, tamamen hareketsiz olunduğunda bile baş dönmesi ya da sallanma sorununa neden olan bir durumdur. Çocuklukta yaptığımız bir süre dönüp aniden durduktan sonra başımızın dönmeye devam etmesine benzer bir durumdur. Vertigo’da durduk yere bu tip bir baş dönmesi hissedilir, birkaç dakika sürdükten sonra kaybolur. Buna karşılık, vertigo kendiliğinden ya da bir hasar sonucu ortaya çıktığında, kesilmeden birkaç saat hatta günler boyu sürme eğilimi de gösterir.

Ses dalgaları, kulak tamburuna ulaşıncaya kadar dış kulak kanalından geçer. Buradan ses, iç kulak yoluyla üç küçük kemik -incus, malleus ve zımbalar aracılığıyla- kokleaya ve nihayet vestibüler sinirine iletir ve sinyali beyne taşır titreşimler haline dönüşür. İç kulağın bir diğer önemli kısmı yarı dairesel kanalların bulunduğu alandır. Bunlar birbirlerine dik açılarla yerleşmiş durumdadır ve vücuda bir jiroskop gibi davranmak için hassas hücrelerle kaplanmıştır. Kanallardaki kıl hücrelerinin hassasiyeti ile birlikte bu ayırt edici sistem, uzaydaki konumumuzla ilgili anlık geribildirim sağlar.


VERTİGO BELİRTİLERİ

“Vertigo atağı” olarak adlandırılan baş dönmesi genellikle 1-2 dakika kadar sürer ancak az görülmekle birlikte bazı atakların süresi bir kaç saate hatta 1-2 güne kadar uzayabilmektedir.

Bu ataklar sırasında baş dönmesine ek olarak işitme kaybı, kulak çınlaması, denge kaybına bağlı yürüme zorluğu ve bilincin zayıflaması gibi diğer belirtiler görülebilir.

Atak şiddetliyse ve uzun sürdüyse mide bulantısı, kusma, aşırı terleme ve/veya anormal göz hareketlerine yol açabilir.


VERTİGONUN SEBEPLERİ NELERDİR?

Vertigonun oluşmasının genel sebebi beyin veya iç kulakta yaşanan çeşitli problemlerdir. Genel olarak hastalığın gelişimini ve sebeplerini maddeler halinde inceleyecek olursak;

*İyi huylu olarak ifade edilen bir vertigo türü daha çok 15 saniye ile birkaç dakika arasında değişen bir sürede hareketlere karşı kısa bir hassasiyet oluşturur. Ani bir kafa hareketi veya beynin sanki sadece bir tarafa doğru hareket ediyormuş hissi yaratır. Bu duruma örnek olarak yeni uyanıldığında yatakta yuvarlanma esnasında oluşan kısa süreli bir baş dönmesi verilebilir. Böyle bir durum çok nadiren tehlikeli bir hal almakta ve tehdit oluşturmaktadır.

*Diğer bir vertigo sebebi ise iç kulakta iltihap oluşumudur. Genel olarak işitme kaybı ile alakalıdır. İç kulakta viral veya bakteri kaynaklı bir iltihaplanma meydana gelir. İlhtihap durumu iyileşene kadar birkaç gün alacaktır.

*Bir diğer vertigo sebebi de beyinden dönen kanın akışının azalmasıdır. Beynin içine doğru bir kanama olur ve bu durum vertigo, baş ağrısı, yürüme zorlukları ve yukarıya doğru bakma zorluğuna sebep olur.

*Kafa travması ve boyun yaralanması da vertigo ile sonuçlanabilir. Ayrıca migren problemi olan kişilerde de vertigo hastalığının oluşma ihtimali fazladır. Çünkü vertigo genel de baş dönmesi sonrası oluşur.

*Bir diğer sebep de diyabettir. Şeker hastalarında beyne giden kan seviyesi düşer ve buna bağlı olarak baş dönmesi ile birlikte vertigo oluşur.

VERTİGO TEŞHİSİ NASIL YAPILIR?

*Hastanın yaşı, cinsiyeti, hastalık belirtileri
*Kulak iltihabı ya da iç kulak sıvısı dengesini ölçmek için kulak kontrolleri
*Nörolojik muayene
*EEG beyin muayenesi
*Göz muayenesi

VERTİGO TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

Vertigo hastalığının tedavisi vertigonun oluşum sebebine bağlı olarak değişiklik gösterir. Bazı durumlarda herhangi bir tedaviye gerek kalmaksızın, vertigo kendinden uzaklaşır. Bu durumun sebebi ise beynin kendi kendini onarabilme kabiliyeti ve iç kulaktaki hasarların giderilmiş olmasıdır. Ancak diğer durumlarda çeşitli tedavi yöntemlerine başvurulmaktadır. Bunlar;

*Vestibüler Rehabilitasyon: Bu tedavi yöntemi bir çeşit fiziksel terapiyi içermekte ve vestibüler sistemi güçlendirmeye yönelik bir süreci kapsar. Vestibüler sistem ise çoğu memelilerde denge duyusuyla ilişkili, motor koordinasyon ve denge duyusuna liderlik eden duyu sistemidir. Bu sistemin fonksiyonu ise kafa ve vücut hareketleri sırasında oluşan sinyalleri beyine göndermektir.

*İlaç Tedavisi: Bazı durumlarda ilaç tedavisi uygulandığında, vertigo ile alakalı mide bulantısı ve hareket sırasında oluşan baş dönmelerinde azalma olduğu görülmüştür. İltihap veya enfeksiyondan kaynaklanan bir durumda ise çeşitli antibiyotikler veya steroidler hastalığın etkilerini ortadan kaldıracaktır.

*Ameliyat: Vertigo tedavisinde bir diğer opsiyon ise ameliyattır. Bu durum vertigonun altında yatan sebeplerin tümör veya beyinde ciddi hasarlar oluşması gibi çok ciddi durumlarda cerrahi bir operasyon gerekmektedir.

İyi huylu vertigonun, tedavi işlemi sırasında D vitamini takviyesi hastalık için oldukça faydalı etkiler görülmesine sebep olacaktır. Ayrıca zencefil kökü, kişniş veya diğer çeşitli bitkisel otlar hastalığın semptomlarını düşürecektir. Vertigo hastalarının kan dolaşımını değiştirecek kafein, tütün ve alkol gibi zararlı alışkanlıklardan uzak durmaları gerekmektedir. Bol bol su içerek vertigo etkilerini azaltabilir ve akupunktur gibi rahatlatıcı ekstra tedavi yöntemlerine de başvurabilirsiniz.


Kaynaklar;https://evdesifa.com/vertigo-belirtileri-nelerdir/http://belirtilerinelerdir.com/vertigo-belirtileri-nelerdir/https://www.romatem.com/vertigo/

GAPS DİYETİ

GAPS DİYETİ
GAPS DİYETİ NEDİR?
Gaps diyet programı, hasarlı, yaralı, ülserli, ateşli, sızıntılı bağırsak duvarını ve bağırsak epitel dokusunu iyileştirmek için ve aynı zamanda diyet esnasında olumsuz yönde etkilenen bağırsak sağlığını, bozulan bakteri dengesini düzelten bir beslenme şeklidir.

GAPS Diyeti; GAPS Tedavisinin en temel unsurudur. Bozulan bakteri dengesini (disbiyozis) düzeltmek; hasarlı, yaralı, ülserli, ateşli, sızıntılı bağırsak (leaky gut syndrome) duvarını ve bağırsak epitel dokusunu iyileştirmek için uygulanan özel bir beslenme programıdır.

GAPS hastalarına uygun olan diyet, genel olarak Spesifik Karbonhidrat Diyetine dayanmaktadır. Bu beslenme programında; patojen bakterileri ve mantarları besleyen, nörotoksin üret?en yiyecekler, işlenmiş gıdalar tamamen diyetten çıkarılır. Dost bakteri adını verdiğimiz probiyotik desteği sağlayan fermente yiyecekler ve probiyotik destekleri ise diyetin vazgeçilmezlerindendir.

Yeni bir diyet olduğu için aşamaları hakkında çeşitli bilgiler bulunmaktadır (3 aşamalı diyet ve 6 aşamalı diyet) Ben sizlere 6 aşamalı olan ayrıntılı diyeti yazacağım. Diyet demişken bunu sakın diğer diyetlerle karıştırmayalım çünkü şu saatte bu yenilecek tarzı bir diyet değildir. Gelin aşamaları inceleyelim.

1.AŞAMA

*Ev yapımı et suyu : Birinci gün et suyu olarak tavuktan elde ettiğiniz suyunu ve tavuk suyuna çorbayı içiniz. Sonraki gün kuzu etinden elde ettiğiniz et suyunu ve bu sudan yapılmış sebze çorbasını içini. 4-5 gün bu şekilde devam ediniz. Sonra et-kemik sularına ve et kemik sularından yapılmış çorbalara geçiniz )

* Probiyotik Gıda: (ev yapımı lahana turşusu, fermente sebze suyu, peyniraltı suyu) . İlk 1-5 gün 1-2 tatlı kaşığıyla başlayıp, sonraki 1-5 gün 3-4 tatlı kaşığı. Taa ki her et-kemik suyu veya her çorba kasesine birkaç tatlı kaşığı katıncaya kadar. İshal olan ev yapımı peynir altı suyu kullanması tavsiye edilir, kabızlığı olanlar ise fermente sebze suları kullanmalıdır.

* Öğün aralarında biraz doğal balla tatlandırılmış zencefil/papatya/nane çayı.

Diyete başlayanların en çok sorduğu soru:"Biz öğünlerde ne yiyeceğiz". Birinci aşamada, öğünlerde sadece et suyu ve et suyuna yapılmış çorbalar ve öğünler arasında bitki çayı vardır. Bağırsaklardaki yaralı, delikli, hasarlıdır. Sindirimi en kolay et suları ve et sularına yapılmış çorbalarla bu hasarlı yapıyı iyileştiren en önemli aşamadır. Durumunuzun ağırlığına bir kaç gün de yapabilirsiniz daha fazla da.


2.AŞAMA


Birinci aşama yiyeceklerine ilave olarak:
*1çiğ organik yumurta sarısını et-kemik suyuna ekleyin. Günde bir yumurta sarısıyla başlayın ve her kasede bir yumurta sarısına kadar kademeli olarak artırın.
*Et ve sebzelerle yapılmış buğulama ve güveçleri diyete ekleyin.

*Lahana turşusu ve fermente sebzelerin ya da sebze karışımlarının suyunun günlük tüketim miktarını artırmaya devam edin.
*Ev yapımı sadeyağını (saflaştırılmış tereyağı), günde bir tatlı kaşığıyla başlayıp kademeli olarak artırarak diyete katın.
*​Kelle paça ve işkembe çorbalarına geçebilirsiniz.


3.AŞAMA

Şimdiye kadar diyete kattığınız yiyeceklere devam ediniz

*Günde 1-3 tatlı kaşığıyla başlayıp kademeli olarak artırarak çorbaların içine ezerek karıştırdığınız olgun avokadoyu da dahil edin.

*Fermente sebzelerin kendisini, lahana turşusunun kendisini de ilave edin. Bugüne kadar sadece suyunu kullanıyordunuz.

*Günde bir taneyle başlayıp kademeli olarak artırarak diyete krepleri dahil edin.

*Sadeyağ, kaz yağı, domuz yağı veya ördek yağıyla çırpılmış yumurta. Avokado (eğer iyi tolare ediliyorsa) ve pişmiş sebze, pişmiş soğanla ile servis edin.


4.AŞAMA

Şimdiye kadar diyete kattığınız yiyeceklere devam edin.
*Fırınlanmış ya da ızgara etleri kademeli olarak ekleyebilirsiniz.

*Pişmiş yemeklere soğuk pres sızma zeytinyağı eklemeye başlayın. Her yemekte birkaç damladan, 1-2 yemek kaşığına ​kadar artırın.

*Taze sıkma sebze sularına başlayabilirsiniz, örneğin birkaç kaşık havuç suyuyla başlayın ve kademeli olarak artırın. Daha sonra içine lahana, salatalık, kırmızı pancar gibi sebzeleri teker teker ekleyiniz.

*Öğütülmüş badem veya diğer kabuklu yemiş ya da çekirdekleri öğüterek elde edeceğiniz unla ekmek yapmayı deneyin. Günde küçük bir parçayla başlayıp, tolare edebiliyorsanız yavaş yavaş artırın.


5.AŞAMA

Şimdiye kadar diyete kattığınız yiyeceklere devam edin.
*Elma püresi şeklinde pişmiş elmayı da diyete eklemeyi deneyin.
*Marulun yumuşak kısımları ve soyulmuş salatalıkla başlayarak çiğ sebzeleri diyete teker teker ekleyin.)
*Eğer havuç, kereviz, lahana, marul ve naneden yaptığınız sebze suları iyi tolare ediliyorsa içine meyve de eklemeye başlayın.
*GAPS Milkshake ekleyin.


6.AŞAMA

Şimdiye kadar diyete kattığınız yiyeceklere devam edin.
*Şimdiye kadar tüketilen gıdaların tümü iyi tolare edilmişse soyulmuş pişmemiş elmayı da eklemeyi deneyin. Elmanın olgun olmasına dikkat edin.
*Zamanla daha fazla pişmemiş meyve ve bal ekleyin.
*​Kademeli olarak diyette izin verilen fırında pişmiş kekle diğer tatlıları deneyebilirsiniz. Un olarak badem, fındık, ayçiçeği, kabak çekirdeği unu kullanınız, tatlandırıcı olarak ise kurutulmuş meyve kullanın.


Gaps diyeti için önemli besinler;


Et ve Balık; özellikle hayvansal yağı ile pişirilen etler ve et suları aminoasitler, vitaminler, besleyici yağlar, çoğu mineral kaynağı olması ile insan vücudunun çok rahatlıkla sindirebildiği gıdalardır.

Süt ve Süt Ürünleri; geçirdiği fermantasyon sayesinde laktoz içermeyen yoğurt, ekşi krema ve doğal peynir gaps beslenmesinin önemli araçlarından olurken, sindirimi oldukça güç olan ve laktoz oranı yüksek olan süt ve süt ürünlerinden uzak durmak gerekir. Gaps diyetinde tüketilmesi gereken tamamen evde yapılmış yoğurt, ekşi krema ve kefirdir.

Yumurta; B12 yönünden zengin olan yumurtanın özellikle sarısı sindirimi en kolay ve hızlı olan gıdalardandır. Aynı zamanda kolin içeriği ile yumurta, sinir sistemi ve karaciğer fonksiyonları için olmazsa olmaz bir aminoasittir.

Nişastasız sebzeler; içeriğinde nişasta bulunmayan enginar, pancar, kuşkonmaz, brokoli, Brüksel lahanası, lahana, karnabahar, havuç, salatalık, kereviz, yeşil fasulye, kabak, patlıcan, sarım- sak, soğan, karalahana, marul, mantar, maydanoz, taze bezelye, her renk biber, bal kabağı, çalı fasulyesi, ıspanak, domates, turp, şalgam, su teresi gibi sebzeler; çiğ ve pişmiş olarak aşamalı şekilde tüketilmelidir.

Meyveler; katkısız olmak kaydıyla; taze, pişmiş, çiğ, kurutulmuş ve donmuş tüketilebilir. Etlerle uyum sağlayan meyveler limon, taze limon suyu, avokado ve ekşi elma haricinde etlerle beraber meyve tüketilmesi, etlerin sindirimini zorlaştırır.

Kabuklu yemişler ve çekirdekler; kavrulmamış ve tuz ilavesiz; ceviz, badem, Brezilya cevizi, pikan cevizi, fındık, kaju, fıstık, ay çekirdeği, kabak çekirdeği ve susam çekirdeği, magnezyum, selenyum, çinko, omega-6 ve omega-3 kaynağı olmasıyla kalp hastalığı, kanser gibi birçok hastalığı önleyici özelliğe sahiptir.

Doğal meyve suları; taze olarak sıkılan doğal meyve suları vücuttaki detoks sürecini hızlandırıp karaciğere destek olur.

Doğal bal; çok az işlem görmüş soğuk pres ballar tercih edilmelidir. Bunun nedeni tenekeden çıkarmak için ısıtılan balın içindeki bazı mikro elementlerin kaybolmasıdır.

Hayvansal yağlar; bağışıklığı, sindirim ve sinir sistemini onaran doğal yağlardan olan kuzu, dana/sığır, kümes hayvanı vb.den elde edilen hayvansal yağlar tüketilmelidir. Isındığı takdirde kimyasal değişime gitmeyen bu yağları, yemek pişirirken kullanmanız önerilir. Sızma zeytinyağı ise soğuk olarak yemeklere sonradan ilave edilerek kullanılmalıdır.

ÖNEMLİ

Diyet daha çok yeni olduğu için sonuçları üzerinde henüz yorumlar alamadık, bu sebeple mutlaka doktorunuza danışarak bu diyeti uygulayın. Sağlıklı Günler Diliyorum.

21 GÜN ŞEKERSİZ DETOKS DİYETİ

21 GÜN ŞEKERSİZ DETOKS DİYETİ
21 günlük şekersiz beslenme diyeti bildiğiniz daha önce duyduğunuz hiç bir diyete benzemiyor aslında, tam olarak diyet değilde sağlıklı beslenme alışkanlığı edindirme için planlanmış 21 günlük bir süreç bu süreç. Kulağa zormuş gibi gelse de şekersiz beslenme aslında çok da zor değil inanın.

NEDEN 21 GÜN?

21 günün bir alışkanlığı kazanmak veya bir alışkanlıktan vazgeçmek için iyi bir süreç olduğu düşünülüyor. Yani vücudunun ve damak tadının şeker eşiğini düşürmek için bunu bir başlangıç süreci olarak kabul edebiliriz. Diyetin asıl amacı da bu zaten; hayatında ki şeker tüketimini azaltmak.

21 gün boyunca neler yenmeyecek ?

-Şeker
-Beyaz Un
-Pirinç
-Patates
-Reçel bal pekmez
-Çikolata
-Dondurma
-Kızartmalar
-Fast Food
-Kurabiye kek bisküvi
-Paketlenmiş abur cuburlar
-Asitli içecekler
-Ketçap mayonez bilumum soslar
-Alkol

21 gün şekersiz beslenmede neler yiyebiliriz ?
-%100 de yüz tam buğday unu ve çavdar unlu ekmekler
-Tam buğday unlu makarna
-Bulgur
-Yulaf
-Ceviz, fındık ,fıstık
-Peynir
-Zeytin
-Tavuk, et, balık
-Sebzeler
-Kuru baklagiller
-Meyve 2 porsiyon

DİYET SONUNDA BİZLERİ NE BEKLİYOR?

-Nefes alış verişim daha düzenli hale gelmesi.
-Çarpıntı ve ağız kuruluğu sorunum tamamen geçmesi.
-Daha erken saatlerde uykuya dalabilme ve sabah yorgun kalkmama.
-Açlık şekerinin 100 e kadar düşmesi, tokluk şekerim 170 e gerilemesi.
-Sadece şeker yemeyerek 5-10 kilo arası verilmesi ve vücutta hissedilir fiziksel düzelme.
-Ruhsal açıdan kendini zinde ve pozitif hissetme.

Siz de deneyin ve sonuçlarını bizimle paylaşın.

PANİK ATAK

PANİK ATAK
Panik atak aniden ortaya çıkan bir his olup, herhangi bir uyarı oluşmaksızın meydana gelen bir telaş halidir. Bu belirtiler uyku da dahil olmak üzere her an meydana gelebilir. Panik atak sahibi olan kişiler, rahatsızlandıkları sırada kalp krizi geçiriyormuş hissine kapılırlar ve çılgınca hareketler yapmaya başlarlar. Panik atak sırasında yaşanan deneyim gerçek bir durumla orantılı değildir. Bu korkunun etraflarında olan biten ile ilgisi vardır.

BELİRTİLERİ
-Kalp çarpıntısı, artan nabız
-Nefes alıp vermede zorlanma
-Göğüs bölgesinde ağrı, sıkışma hissi
-Titreme
-Boğuluyormuş gibi hissetme
-Bulunulan ortamdan kopma, gerçek dışı hissetme
-Terleme
-Mide bulantısı
-Baş dönmesi, gözlerin kararması, bayılma
-Sıcak veya soğuk ter basması
-Parmak uçlarında uyuşma veya karıncalanma
-Ölüm korkusu
-Kontrolü kaybetme korkusu, delirme korkusu
-Kaçma isteği

TEDAVİSİ
Panik atak, tedavisi mümkün bir hastalıktır! Tedavideki asıl önemli nokta panik atağın nasıl durdurulması gerektiğinin öğrenilmesidir. Örneğin; çarpıntısı olan bir kişi, panik atak sırasında kalp krizi geçirdiğine inanır. Buna inandığı için de her kalp krizi geçiren insan gibi korkmaya başladığı için bedenin korkuya verdiği reaksiyonlar ortaya çıkabilir; tansiyon yükselir, sıcak-soğuk terleme olur, bedende kasılmalar başlar. Korkudan dolayı çarpıntısı artan kişi bu defa kalp krizi geçirme düşüncesine daha çok inanmaya başlar. Kalp krizi geçirdiğine inancı arttıkça korkusu daha da artar; korku arttıkça çarpıntı artar ve böylece bir kısır döngü oluşur. İşte panik atak, bu kısır döngüdür. Tedavide bu panik atağı hastaların nasıl durduracakları öğretilir. Bu tedaviyi ilaçlarla desteklemek elde edilecek başarıyı daha da artırır. Sadece ilaç tedavisi ile durdurulan panik ataklarda bir süre sonra ilaca rağmen panik ataklar tekrarlayabilir. Çünkü hasta, “ben ilaca rağmen tekrar panik atağı yaşamaya başladım” diye düşünerek telaşa kapılır, korkusu artar ve bu nedenle ikinci atak genellikle daha ağır olur. Bu terapi çerçevesinde hastaların panik atağı nasıl durduracaklarını öğrenmeleri gerekir. Hastamız bir süre sonra açık alanda da panik atak yaşamaya başladığında bunu erken dönemde fark eder ve öğrendiği teknikleri uygulamaya başlar. Bu şekilde de panik atağı durdurmak mümkün olabilir.

EL, AYAK VE AĞIZ HASTALIĞI

EL, AYAK VE AĞIZ HASTALIĞI
NEDİR?

El, ayak ve ağız hastalığı çocuklarda oldukça yaygın olarak görülen virüslerin yol açtığı bir hastalıktır. El, ayak ve ağız hastalığı genelde okulöncesi çocuklarda görülür. Fakat yetişkinlerde ve okul çağındaki çocuklarda da görülebilir.
Yaygın olarak coxsackie virusünün etkisiyle oluşur. Nadiren de olsa beyinde iltihaplanmaya da yol açabilir.
Sonbahar ve yaz aylarında daha sık görülebilir.

BULGULARI

El, ayak ve ağız hastalığı özellikle 5 yaş altı çocuklarda görülen oldukça bulaşıcı bir viral hastalıktır. Nadiren daha büyük çocuklarda ve yetişkinlerde de hastalık görülebilmektedir. Ateş, boğaz ağrısı, iştahsızlık, halsizlik bulguları ile birlikte ağız içerisinde ve ağız çevresinde, avuç içi ve ayak tabanında görülen döküntüler ile karakterize bir klinik tablodur. Döküntüler kırmızı, yuvarlak lezyonlar şeklinde olabildiği gibi bazen içi sıvı dolu veziküller şeklinde de görülebilmektedir. El, ayak ve ağız hastalığı çoğunlukla kendi kendini sınırlayan, ağır hastalık tablosuna neden olmayan bir viral hastalıktır. Hastalar 7 ile 10 gün içerisinde gelişen tüm bulguların kaybolması ile tamamen iyileşir. Oldukça nadir bir komplikasyon olarak viral veya aseptik menenjit kliniğine neden olabilmektedir.

YAYILIMI VE ÖNLENMESİ

Virüs enfekte kişilerin nazofarengeal sekresyonları, veziküler döküntü içerisindeki sıvıda ve gaytada bulunur. Solunum yolu, fekal-oral ve temas ile enfekte kişilerden duyarlı kişilere yayılım gösteren oldukça bulaşıcı bir hastalıktır. Genellikle hastalığın ilk haftasında bulaş oranı en yüksektir. Mümkün ise hasta olan kişinin semptomatik dönemde yayılımı önlemek için evinde kalması, duyarlı kişiler ile temas etmemesi önerilmektedir. Duyarlı kişilerin bulaşı önlemek için su ve sabunla sık sık el yıkamaları, sık temas edilen yüzeyleri uygun şekilde dezenfekte etmeleri, temas ile kontamine olan objeleri, oyuncakları uygun şekilde dezenfekte etmeleri, ortak çatal, kaşık kullanımından ve yakın temastan (sarılma, tokalaşma) kaçınmaları gerekmektedir.

BULAŞICIMIDIR?

Evet, bu hastalık bulaşıcıdır. Hastalığa yol açan virüs burun ve boğaz salgısından geçer. Ayrıca ciltte oluşan kabarcıklardaki sıvıdan veya katı dışkıdan da bulaşabilir.
El, ayak ve ağız hastalığında çocuğa günlük bakım gerekir. Ev dışında hasta olan tanıdık insanlar varsa çocuklara bulaşmaması için bir süre ev ziyaretine gelmemeleri uygun olur.

TEDAVİSİ

El, ayak ve ağız hastalığından korunmada etkinliği ve güvenilirliği kanıtlanmış bir aşı yoktur ve tedavisi için özel bir ilaçta bulunmamaktadır. Çoğunlukla hastalığın hafif semptomlar ile seyretmesi ve kendi kendine düzelmesi gözlenmektedir. Bununla birlikte gereken hastalarda, mevcut semptomları hafifletmek için ağrı kesici ve ateş düşürücülerin kullanımı, boğaz ağrısını azaltmak için gargara ve spreylerin kullanımı önerilmektedir. Yeterli sıvı ve beslenme desteği alamayan çocuklarda gerekli sıvı ve beslenme desteği yapılmalıdır.

GUD HASTALIĞI

Podagra, Damla Hastalığı olarak da isimlendirilen gut hastalığına “Kralların hastalığı; hastalıkların kralı”, “Zengin hastalığı” gibi yakıştırmalar yapılmıştır. Gut hastalığının bu yakıştırmaları hak etmesinin nedeni et ve protein açısından zengin beslenenlerde sıkça rastlanılmasıdır.

Gut hastalığının nedenleri ne?


Vücudumuz çalışırken ihtiyacımız olmayan pek çok madde üretir. Bu fazlalık maddeler vücuttan atılmazsa da gut gelişir. Konuyu açmak gerekirse gut kan, organ ve dokularda ürik asit miktarının çoğalması yüzünden oluyor. Daha önce de söylediğimiz gibi vücudumuzda gereksiz maddeler var ve biz bu maddeler dışarı atmak zorundayız. Bunu da bu fazlalık maddeleri ürik asite dönüştürüp dışkı ve idrar yoluyla yapıyoruz. Ancak bazı durumlarda işler istediğimiz gibi gitmiyor ve sonuçta gut hastalığına yakalanıyoruz.

Gut hastalığı Nedir? (Damla Hastalığı)


Gut bazı eklemlerde ağrı, kızarıklık ve şişkinlikle seyreden romatizmal bir hastalıktır. Zaman zaman ortaya çıkar. Başta ayak parmakları olmak üzere, ek, bilek ve direkte görülebilmektedir. Gut hastalığı genç yaşlarda çok sık görülmez, genellikle 30 yaş ve üzeri bireylerde görülme sıklığı daha fazladır. Yapılan bir çalışmaya göre 10 gut hastasından 9 u erkektir.Hastalığın aşırı protein tüketen kişilerde çok sık görülmesi sebebiyle halk arasında Zengin hastalığı olarak da bilinmektedir. Tıp alanında ki diğer adı ise damla hastalığıdır..

Gut hastalığının belirtileri nelerdir?

Gut, sorunlu eklemde çok yoğun bir ağrıya, eflamasyona ve derinin kızarıp parlamasına neden olur. Genelde hafif bir ateş de görülebilir. Bu durum bir kişinin hayatı boyunca devam ettiği durumlarda tofüs (eklem etrafında biriken, sert ürik asit nodülleri) oluşumuna neden olabilir.

Gut hastalığı için hangi tedaviler önerilir?


Gut tedavisi ve gut belirtilerinin azaltılması için en sık önerilen tedavi için, eklemi dikkatlice yükseğe kaldırın ve eklemi hiçbir şekilde zorlamamaya özen gösterin. Bölgeye 10 dakika boyunca buz uygulayın. Bu basit yöntem sayesinde hem enflamasyon hem de ağrı azalacaktır. Ayrıca sağlıklı bir kiloda olmaya özen gösterip yeterince su içmeniz de çok önemlidir.

Muayene ettikten sonra doktorunuz enflamasyonu ve ağrıyı azaltması için size çeşitli anti-enflamasyon ilaçları verebilir. Bu ilaçlar reçete edilmesi gereken ilaçlardır ve doktor reçetelemeden kullanılmamalıdırlar çünkü bu ilaçların yan etkileri olabilir.

Bu hastalığa yatkınlığı olan kişiler, kırmızı et, deniz ürünü, sakatat, konsantre et suları, maya (hem bira hem de pastane mayası) ve alkol tüketmemelidir. Ayrıca ürik asit üretimini arttıracak yiyecekleri de yememeye dikkat etmelidir.

Gut hastaları için önerilen besinler:

-Yumurta
-Süt ürünleri
-Zeytinyağı
-Nohut
-Filizsiz (tohumsuz) rafine tahıllar
-Sebzeler
-Meyveler
-Kahve
-Çikolata
-Jelatin

Kırmızı et, balık, tam tahıl veya filizli tahıllar, gazlı meşrubatlar, kuşkonmaz, ıspanak ve mantar çok az miktarda tüketilebilir.

GÜNEŞ YANIĞI

GÜNEŞ YANIĞI
Güneş yanığı, genellikle güneşten gelen ultraviyole ışınlarından dolayı cildin veya derinin tahrip olması durumudur. Ultraviyole ışınlarına çok fazla maruz kalmak deride kızarmalara ve ağrılara neden olarak derinin sertleşmesine ve soyulmasına yol açar.

Belirtileri

Güneş yanığının belirtileri kişiden kişiye, derinin cinsine ve ultraviyole ışınlarına maruz kalma süresine göre değişiklik gösterir. Solgun ve beyaz ciltlerin koyu renkli ciltlere nazaran güneş yanığına uğrama ihtimali daha kuvvetlidir.

Güneş yanığının belirtileri şunlardır:

*kızılımsı ve ağrılı deri yüzeyi (eritem)
*deri normalden fazla sıcaktır ve gergindir
*birkaç gün sonra deri pullanır ve soyulmaya başlar(özellikle ultraviyole ışınlarına maruz kaldıktan 7 gün sonra)

Koyu renkli deri de yeterli miktarda ultraviyole ışınına maruz kalırsa yanabilir. Fakat koyu renkli deri daha fazla melanin pigmenti içerdiği için soluk deriye göre güneş ışığını yanmaya uğramadan daha uzun süre tolere edebilir.

Güneş yanığının belirtileri her zaman aniden ortaya çıkmayabilir. Bu belirtileri genelde güneş ışınlarına maruz kaldıktan 3-5 saat sonra ortaya çıkar ve 12-24 saat arasında en kötü etkiyi gösterirler.

Tedavisi

Güneş yanığı olduysanız ve ağrılarınız çok şiddetli ise ilk önce kesinlikle ağrı kesici ilaç almanız gerekmektedir. Bu geçici olsada sizi rahatlatacaktır. Genellikle güneş yanıklarında acı hissiyle beraber kaşıntıda ortaya çıkmaktadır. Bu durumlarda vücuda antihistaminik hormonu almanız sizin kaşınma hissinizi engelleyecektir. Kaşınmanız derinin deformasyonunda çok etkilidir, çünkü siz güneş yanığı yüzünden kaşıntığınız zaman zaten kabarmış olan ve vücudun iyileşmesi için hazırlamış olduğu üst deri tabakasınıda yok edersiniz. Bu tabakayı kaldırmanında iki önemli sonucu olmaktadır. Birincisi, iyileşmekte olan izler derice kalıcı hasar bırakır. İkincisi ise üst tabakası yok olan derinin mikrop kapma şansı yükselir. Mutlaka güneş yanığı olduğunuz zaman deriyi kaşımamalısınız.

Korunma Yolları

Güneş yanıklarından korunmak için güneş ışınları altında çok fazla vakit harcamamak gerekmektedir. İnsanlar genellikle yaz geldiği zaman kendilerini güneşin altına atarak kışın stressini güneşlenerek ve tenlerinin rengini çikolata kıvamına getirmek için uğraşarak atmaya çalışırlar. Bu gibi durumlarda kesinlikle kendinize bir güneş ışığına çıkma çizelgesi hazırlamanız en mantıklı korunma yoludur. Güneşin altında ilk gün 20 dakika, ikinci gün 40 dakika, üçüncü gün 60 dakika olacağım gibi günler ilerledikçe artan zaman aralıklarına bölmeniz sizi güneş yanıklarından koruyacaktır.

ARI SOKMASI

Arı Alerjisi
Amerika Birleşik Devletleri’nde her yıl 50 kişi böcek sokması sonucu oluşan alerji nedeniyle hayatını kaybediyor. Türkiye’de her 10 yetişkinden birinde de böcek sokması alerjisi bulunuyor. Böceklerin en tehlikeli ve öldürücü olanları ise arılar.Yaz aylarında insanın başına gelebilecek tatsız sürprizlerden biri de arı sokmalarıdır.
Arı sokmasının verdiği rahatsızlık kişiden kişiye değişir. Hayati tehlike oluşturabilen ciddi reaksiyonlar nadiren görülür.

Arı sokmasına karşı alerjiniz var ise en kısa sürede doktora ulaşmak gereklidir. Peki, bu tür bir alerjiniz olup olmadığını nasıl anlarsınız?

Arı Alerjisi Belirtileri Nelerdir?

Özellikle yaz aylarında sık sık arı sokmaları ile karşılaşılabiliyor. Arı sokması sonrasında yaşanan arı alerjisi belirtileri ise alerjinin erken teşhis edilmesi açısından oldukça önem taşıyor. Arı sokmalarında küçük kaşıntılar olabilir. Bunlar genellikle 24 saat içinde kaybolurlar. Bazen de 2 gün içinde ortaya çıkan kızarıklık ve kabartılar olabilir. Bunlar 2 ile 7 gün arasında kaybolur. Arı alerjileri belirtileri ise kendisini ürtiker (kurdeşen), anjiödem (kurdeşenin tehlikeli olanı) ve anaflaksi (aniden fenalaşma) gibi şeklinde gösterebilir. Hatta bu reaksiyonlar ölüme bile yol açabilirler. Arı alerjisi belirtileri hemen olabildiği gibi 1-2 saat sonra da kendini gösterebilir. Boğazda ödem, ses kısıklığı, nefes darlığı, şokla birlikte dolaşım bozuklukları ortaya çıkabilir. Arı alerjisine bağlı ölüm olayları genellikle 50 yaşın üstündeki erkeklerde daha fazladır.

Arı Alerjisi Testi İle Tanı!

Arı alerjisinin tanısında hastanın sorgulanması, deri testleri ve laboratuvar kan testleri önemlidir. Hasta çok iyi sorgulanmalı, geçmişteki arı sokmalarının zamanı, ne gibi özellikler taşıdığı, reaksiyonun nasıl seyrettiği ve beraberinde ne gibi şikayetlerin ortaya çıktığı araştırılmalıdır. Arı alerjisi oluştuktan sonra panik, korku, aşırı sıcak, aşırı egzersiz ve alkol alımı alerjik reaksiyonu çok arttırabilir. Arı zehri ile yapılan deri testleri tanıda yardımcı olur. Deri testleri hastalığın öyküsü ile birlikte değerlendirilmelidir.

Arı Sokmalarında Ortaya Çıkan Alerji Nasıl Tedavi Edilir?

Arı alerjisinin tedavisinde en çok merak edilenlerden biri arının iğnesinin nasıl çıkartılması gerektiği. Eğer arı iğnesini çıkartmak istiyorsanız, zehir kesesi sıkmadan iğneyi çıkartmaya özen göstermelisiniz. Bu nedenle arı sokması sonrası hemen bir sağlık kuruluşuna başvurularak, arı testi ve tedavisi gerçekleştiren hastanelerde uzman yardımı alınmalıdır.

Arı Alerjisinden Korunma Yöntemleri


Arı sokmasından korunmak istiyorsanız koruyucu tedavi çok önemlidir. Şayet bahçede veya tarlada çalışılıyorsa uzun çorap, eldiven ve mutlaka ayakkabı arı sokmasına karşı sizi koruyabilir. Evin çevresinde bulunan arı kovanları kaldırılmalı veya imha edilmelidir. Şekerli ve açık gıdalara yaban arıları gelebileceğinden bunlar kapalı olarak saklanmalıdır. Arı alerjisi olanların parlak ve çiçekli giysileri giymemeleri, parfüm kullanmamaları önerilmektedir. Arı alerjisi olanlar yanında otomatik epinefrin enjektörü (epi-fen) taşınmalıdır. Tehlikeli reaksiyonlarda hemen iğne yapılmalıdır. Arı alerjilerinden korunmak için arı aşısı yapan hastanelerde aşı tedavisi uygulanabilir. Arı alerjisi aşısı mutlaka hastanede uygulanmalıdır.





ADENİT

ADENİTAdenit, lenf düğümlerinin ya da bezlerinin iltihabi hastalığıdır (lenf bezleri ve düğümleri bedeni enfeksiyona karşı koruyan sistem olan lenfatik sistemin parçalarıdır). Lenf düğümleri bedende çeşitli yerlerde bulunsa da en sık boyundakiler, koltuk altındakiler ve kasıktakiler enfekte olmaktadır. Genelde enfeksiyona bir bakteri, virüs ya da allerji neden olmaktadır.

Adenit Neden Olur?

Lenf bezleri, her ne kadar kendi içerisinde savunma hücresi üretse de içine giren mikroorganizmalara kısa sürede müdahale edemez. Bu mikroorganizmalar çoğalır ve etrafına vücut hücrelerini de alarak geniş hacimli bir iltihap dokusu meydana getirir. Oluşan iltihap bezin çeperlerine basınç yapar ve bezi şişirir. Adenit oluşmasına sebep olan mikroorganizmalar 2 guruba ayrılır. Bunlar;

* Verem (tüberküloz) mikrobu nedeniyle oluşan adenit ve

* Verem mikrobu dışındaki organizmaların oluşturduğu adenittir.

Verem mikrobu nedeniyle oluşan adenitte ağrılar yavaş yavaş artar. Beze hacmi 2-3 katına çıktıktan sonra akıntı başlar. Bu iltihap tedavi edilmezse uzun yıllar akıntı devam edebilir. Eskiden halk dilinde bu duruma sıraca adı verilirdi.

Adenit Nasıl Tedavi Edilir?

* İlk aşamada oluşan şişlikle ilgili hastadan bilgi alınır. Şişliği ne zamandır var olduğu, hastanın yakın zamanda bir enfeksiyon hastalığı geçirip geçirmediği vs. öğrenilir.

* Müdahale etmeden önce hastanın genel sağlık durumu da öğrenilmelidir. Çünkü bazı sistemik problemler enfeksiyon nedeniyle tetiklenip hastanın hayatını tehlikeye sokabilir.

* Genel tarama yapıldıktan sonra şişlik olan bölgeden dışarıya doğru bir akış olup olmadığına göre bir tedavi yöntemi seçilir.

* Eğer lenf bezinden dışarıya doğru bir iltihap akışı başlamışsa sorunlu bölgeye sıcak havlu uygulanarak iltihabın boşalması desteklenir. İltihabın büyük kısmı akıtıldıktan sonra antibiyotik tedavisine başlanır.

* Şişlikten dışarıya bir akış yoksa iz kalmayacak şekilde küçük bir kesik atılır ve iltihap boşaltılır. Aynı şekilde iltihabın büyük bölümü akıtıldığında kesilen bölge dikilir ve antibiyotik tedavisi uygulanır.

SAÇ DERİSİ EGZAMASI

SAÇ DERİSİ EGZAMASISaç derisinde çeşitli nedenlerden kaynaklı meydana gelen egzama, kepek oluşumuna neden olan saç derisi hastalıkları arasında yer alır. Deride pul pul dökülme ve kaşıntılı olarak ortaya çıkar ve diğer adıyla seboreik dermotit olarak da bilinir. Saç derisinde egzama belirtileri farklı şekillerde karşımıza çıkar.

Saç Egzamasının Belirtileri

İlk belirtiler kızarıklık ve kaşıntıdır. Devamında aşağıdaki belirtilerden bir kısmı görülebilir:
  • Kepek ve döküntü
  • Yağlanma, kabuklanma
  • Saç derisinde pullanma, pul pul olma
  • Saç dökülmesi
Tedavi edilmediği ve sürekli kaşındığı takdirde ikincil belirtiler söz konusu olabilir:
  • Derinin sertleşmesi ve kalınlaşması
  • Bölgede su toplanması
  • Yaralar oluşması
  • Egzamanın diğer vücut bölgelerine ilerlemesi

Saç Egzamasının Nedenleri

Saç egzamasına yol açan temel sebepler henüz belirsizliğini koruyor. Genetik faktörlerin ve vücudun genel alerjik tepkilerinin etkili olduğu düşünülüyor. Ancak bu belirlenemeyen sebeplerce tetiklenen aşağıdaki maddeler saç egzamasının kaynağı olabilir:
Aşırı Yağlanma
Saç diplerindeki sebase bezlerinden salgılanan sebum adlı yağ, keratin ve epitel birikintisi içeren sıvı aşırı üretilirse saç egzaması tetiklenebilir. Bu sıvı, normalde sorunsuzca saç derisinde varlığını sürdüren Malassaziya adlı mantar miktarında artışa neden olur. Saç egzaması vakalarının birçoğuna bu mantar neden olmaktadır.
Stres
Stres, depresyon ve kaygı bozukluğu gibi ruhsal sıkıntılar, bedenimizin savunma mekanizmalarını harekete geçirir. Saç egzaması da derinin savunma tepkilerinden biri olarak ortaya çıkabilir. Saç egzaması şikâyeti ile doktora gelen hastaların yarısında aşırı stres veya kaygı bozuklukları gibi ruhsal problemler de gözlenmektedir.

Diğer Faktörler
Saç derisinin doğal ortamı ile barışık olmayan uyaranlar da saç egzamasına neden olabilir:
  • Aşırı yağlı veya kuru deri
  • Aşırı terleme
  • İklim değişiklikleri
  • Kimyasal içerikli şampuanlar ve alerjik tepkiye neden olabilecek diğer maddeler
  • Sedef, AIDS, Parkinson, astım gibi hastalıklar

Saç Egzaması Tedavisi

Saç egzamasına iyi gelen tedavi yöntemleri şunlardır:
1) Şampuan ve Kremler
Bazı şampuan ve kremlerin içeriğindeki bileşenler saç egzamasına iyi gelir.
Şampuanlar: Zinc pyrithione (çinko, oksijen, azot ve sülfür bileşiği), salisilik asit, selenyum veya ketokonazol içerikli şampuanlar derideki iltihabı azaltarak saç egzaması belirtilerini hafifletebilir.
Kremler: Kömür katranı (coaltar) ve kortikosteroid içerikli kremler saç diplerine uygulandığında tahriş ve kaşıntıyı azaltacaktır.
Doğal Tedaviler: Zencefil, karakafes otu, çay ağacı bitkilerinin yağları ve zeytinyağı içerikli uygulamalar da saç derisindeki genel sıkıntılara iyi gelebilmektedir.
Vitaminler: Ayrıca saç derisi ve saç telleri H veya B7 adı da verilen biotin vitaminine ihtiyaç duyar. Bu vitamin saç egzaması gibi saç derisi rahatsızlıklarına karşı mücadele eder. Şu besinlerde bol miktarda bulunur:
  • Ekmek mayası, kuruyemiş
  • Yumurta ve ciğer
  • Kurutulmuş zencefil ve kurutulmuş maydanoz
2) Saç ve Saç Derisi Sağlığına Dikkat Etmek
Özellikle temizliğe yönelik saç ve saç derisi bakımı, saç egzaması belirtilerini hafifletecektir:
  • Duman, açık parfüm gibi alerjik reaksiyona neden olma şüphesi uyaran maddelerden uzak durun.
  • Çok sıcak su ile duş almayın. Saç derisini kurutan şampuan kullanmayın.
  • Aşırı terleme sonrasında saç derinizin nefes alması için duş alın.
  • Stres seviyenizi kontrol altında tutun.
Saç egzaması, tedavisi kolay olmasına rağmen tekrar etme olasılığı da yüksek bir hastalıktır. Ayrıca belirtileri itibariyle sedef hastalığı ve diğer deri hastalıkları ile kolayca karıştırılabilir. Bu açılardan bir dermatoloğa görünmek, tedavi kalitesini üst düzeye çıkaracaktır.

PLAJ DİYETİ (South Beach)

PLAJ DİYETİ (South Beach)Neden South Beach?
South Beach, yüksek yağ ve protein ağırlıklı besinleri tavsiye ederek, kalbinizin yıpranmasına neden olan diyetlerden farklı. Çünkü ne düşük karbonhidratlı ne de düşük yağlı bir program. South Beach'de yağların da karbonhidratların da sağlıklı olanlarını seçiyorsunuz. Böylece vücudunuza şekeri yağa daha yavaş çevirmeyi öğretiyorsunuz. Üstelik ihtiyacınız olan tüm gıdaları da alıyorsunuz.
Ne kadar sürüyor?
Yaklaşık 2-6 hafta arasında süren programda ideal kilonuza ulaşacaksınız. Üstelik bu kiloyu korumaya başladığınızda yeni sizle tanışacaksınız. Vücudunuz artık durup dururken tatlı istemeyecek. Ama siz canınız tatlı çektiğinde hangi tatlıdan ne kadar yemeniz gerektiğini öğrenmiş olacaksınız. Diyetin 2 hafta süren ilk bölümünde meyve ve ekmek gibi bazı besinleri mönönüzden çıkarıyorsunuz, ikinci evrede ise bu besinleri yavaş yavaş programa dahil etmeye başlıyorsunuz. 2. evrede şarap, ekmek hatta çikolata bile serbest. İdeal kilonuza ulaşana kadar devam edeceğiniz bu evrenin ardından ömür boyu sürecek üçüncü bölüm geliyor. Artık sağlıklı beslenmeyi biliyorsunuz ve sağlıklı beslenerek de hayattan keyif alıyorsunuz.
Birinci evre: Kiloların çoğu göbekten gidecek. Şu sıralar bir diyete başlamanın tam zamanı. Çünkü tatile çıkmadan 10-gün önce başlayacağınız diyet programları size yardımcı olamaz. Vücudunuzu yorup hırpalayacak, üstelik verdiğiniz tüm kiloları geri almanıza neden olacak bir diyet yerine bir yandan hızla kilo kaybettirecek bir yandan da vücudunuzu yenileyecek bir diyet seçmelisiniz. South Beach diyetinin 2 hafta süren ilk evresi diyetin en sıkı bölümü. Amaç bugüne kadar kötü karbonhidratlar ve kötü yağlar tüketmeye alışan vücudunuzun oluşturduğu insülin direncini kırmak. Böylece tükettiğiniz şekerin yağa dönüştürülmesini yavaşlatmak. Birinci evrede salata ve sebzelerin çoğunu özgürce tüketebilirsiniz. Etlerde de aşağıdaki listeye uyduğu müddetçe her şey serbest. Ancak çikolata gibi şekerli ve ekmek, makarna gibi karbonhidratlı besinler yememelisiniz. South Beach'de porsiyonlarınızın ufacık olması da gerekmiyor, normal ölçülerde yiyebiliyorsunuz. Birinci evrede tatlı dahil 6 öğün hakkınız var. Dolayısıyla acıkmadan kilo vereceksiniz.
Örnek mönüler
Bu mönülerdeki sebzeleri ya da öğünleri aşağıda verdiğimiz listeden yola çıkarak istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz. Kahvaltıda salam yediyseniz öğlenleri ton balığı ya da beyaz peynirli salata tercih edin. Diğer günlerde tavuklu ya da biftekli salata yiyebilirsiniz.
Alternatif 1
Kahvaltı
* 1 bardak domates suyu
* 1 yumurta
* 2 dilim salam
* Kafeinsiz kahve veya çay (tatlandırıcı ya da yağsız süt ilave edebilirsiniz)
Ara öğün
* 1 dilim yağsız peynir
Öğle yemeği
* Ton balıklı salata (zeytinyağı limon sos ile)
Akşam yemeği
* Tavuk göğsü ızgara
* Patlıcan-biber ızgara
* Mevsim salatası
Tatlı
* Kakaolu Ricotta tatlısı
Alternatif 2
Kahvaltı
* 1 bardak sebze suyu
* Kuşkonmaz ve mantarla hazırlanmış omlet
* Kafeinsiz kahve veya çay
Ara öğün
* 1 dilim yağsız peynir
Öğle yemeği
* Dereotlu karides salatası (zeytinyağı limon sos ile)
* Tatlandırıcılı jöle
Ara öğün
* 2 hindi rulosu
Akşam yemeği
* Sığır fileto ızgara
* Buharda pişirilmiş brokoli
* Domates ızgara (üzerine karabiber ekleyebilirsiniz)
Tatlı
* Bademli Ricotta tatlısı
Bunları yemeyin!
* Et
* Ciğer
* Kaburga
* Yağlı etler
* Kanat ve but (hindi/tavuk)
* Ördek
Peynir
* Krem peynir
Sebzeler
* Pancar
* Havuç
* Mısır
* Patates
* Yer elması
Meyve
* Elma, şeftali, armut, greyfurt da dahil her çeşit meyve ilk iki hafta boyunca yasak.
Karbonhidratlar
* Ekmek, pilav, makarna, yulaf ve kek gibi tüm nişasta ve karbonhidratlı ürünlerden uzak durun.
Süt ürünleri
* Yoğurt, süt ve dondurma da dahil tüm süt ürünleri yasak.
Programa uygun yemek tarifleri
Hindi ruloları
Malzemeler:

* 4 ince dilim haşlanmış hindi
* 4 yaprak marul
* 4 halka soğan
* Diyet mayonez
* Karabiber
Mayonez sürdüğünüz marul yaprağının üzerine bir dilim hindi koyun. Üzerine soğanı ve karabiberi ekleyip güzelce rulo yapın ve afiyetle yiyin.
Bir porsiyonda: 54 kalori, 10 gram protein, 2 gram karbonhidrat, 1 gram yağ, 0 gram doymuş yağ, 604 miligram sodyum, 17 miligram kolesterol, 1 gram lif var.
Ricotta tatlısı
Malzemeler:
* 110 gram keçi peyniri
* 1/4 çay kaşığı vanilya özü (veya 1/4 çay kaşığı badem özü)
* 1/4 çay kaşığı limon özü
* 1/2 çay kaşığı kakao)
Ricotta'yla (keçi peyniri) hazırlanan bu tatlı; bademli, kakaolu, vanilyalı ya da limonlu da yapılabiliyor:
Peyniri, vanilya özünü ve tatlandırıcıyı bir kapta karıştırın. Karışımı bir süre buzdolabında saklayıp soğuk servis edin. Ricottanızı limonlu, bademli ya da kakaolu hazırlarken karışıma vanilya yerine bunları ilave edin. Kakaolu Ricotta'da 5 parça çikolata damlası kullanabilir, karışımın üzerine kahve serpebilirsiniz.
Bir porsiyonda: 178 kalori, 14 gram protein, 7 gram karbonhidrat, 10 gram yağ, 6 gram doymuş yağ, 155 miligram sodyum, 38 miligram kolesterol, 0 gram lif var.

ALKALİ DİYET

ALKALİ DİYETİSon dönemde oldukça popüler olan alkali su diyeti ve alkali su ile zayıflama yöntemleri oldukça dikkat çekiyor. Alkali suyun insan vücuduna ne gibi faydaları olduğu ve alkali su ile ilgili zayıflama yöntemleri ile ilgili herkesin kafasında soru işaretleri bulunuyor.

Alkali diyet’te sabah kahvaltısı mönüsünde lor ve yeşillikler öne çıkarken öğle yemeğinde tüm çorbalar ve baklagillerin hepsi, diyeti uygulayan kişiye öneriliyor. Akşam yemeğindeyse sınır saat 20.00’yi geçmemek.

Yiyeceklerin asiditesine göre, bir başka ifadeyle ne kadar asitli olduklarına yani pH değerlerine göre seçim yapmayı esas alan alkali diyet’te, taze meyve, sebze ve yumru kökleriyle beslenmeye önem vermek gerekiyor. Alkali asit diyetinde sunulan besin ve gıdalar, bilinenin aksine diyeti uygulayanı, beslenme alışkanlıklarının dışına da çıkarıyor. Şimdide bu diyeti yakından tanıyalım ;

Alkali Gıdalar Hangileridir-Ispanak-Brokoli-Kırmızı ve kara turp-Nane-Isırgan otu,-Çörek otu-Hurma-Hindibağ-Kuşkonmaz-Salatalık-Zeytinyağı-Karbonat-Pazı-Buğday çimi-İşlenmiş doğal tuz

Alkali Diyeti Nasıl Yapılır
Kahvaltı: Günün ilk öğününde tüketebileceğiniz besinler tuzsuz siyah zeytin, tereyağı, üzüm pekmezi ile tahin, sarı ve kırmızı meyveler, 4 yumurtanın beyazı, 2 dilim glütensiz karabuğday ekmeği, salatalık, bitki çaylarıdır. Bu gıdalar kahvaltıda tüketilebilecek alkali türünden besinlerdir.

Öğle: Buhar ya da haşlama yöntemi kullanarak pişirilen sebzeler, ızgara tavuk ve hindi eti, glütensiz makarna, kabuklarıyla haşlanmış patates, baklagiller, çiğ sebze, mevsim salataları, balık çeşitleri öğle yemeğinde tüketilebilir.

Ara Öğün: Yeşil çay ve alkali su ara öğün için tercih edilmelidir.

Akşam: Zeytinyağıyla hazırlanan yemekler, haşlanmış sebzeler, hindi eti, haşlanmış somon balığı tüketilebilecek yiyeceklerdir.

Akşam yemeğinizi 8’i geçmeyecek şekilde tüketme özen göstermelisiniz. Hızlı kilo verdiren diyetalkali diyetini spor ile desteklemeye özen göstermelisiniz. Akşam yemeklerindeyse protein içeren besinler tercih edilmemeye özen gösterilmelidir.

Alkali Su TarifiAlkali su hazırlanırken 2 litre su hazırlanmalıdır. Suyun içerisine 1 tatlı kaşığı kadar İngiliz karbonatı eklenmelidir. İngiliz karbonatı bulamadığınızda normal karbonat da ekleyebilirsiniz. Hazırladığınız alkali suyun içerisine bal ya da limon ekleyerek tatlanmasını sağlayabilirsiniz. Şok diyet programıiçerisinde bulunan alkali su, kilo vermenizde en önemli yardımcınız olacaktır. Karbonat alkali gıdalar arasında bulunur ve vücudun normal pH değerini korumaya yardımcı olur.